Bugünlerde hatırlanası bir hafta Vakanüvis Her geçen gün globalleşen, sınırları belirsizleşen dünyada “yerli malı” ifadesinin giderek arkaik kaldığı bir gerçek. Yine de her ülke, “daha çok ihracat, daha az ithalat” formülünü – zaman zaman salt retoriksel düzeyde de olsa – dolaşımda tutuyor. Bizim de bir zamanlar çok gürültülü bir şekilde kutlanan, sonraları uzun süre unutulmaya terk edilen, son yıllarda ise tekrar eski günleri andırır bir biçimde çok sayıda etkinlikle geçirilen bir “Yerli Malı Haftamız” var. “Yerli üretim, ihracat atağı, doların düşmeyen ateşi, artan fiyatlar” gibi ana gündem maddelerimiz arasında bu haftayı da hatırlamak gerekli belki de… Yerli Malı Haftası, insanların sahip oldukları kaynakları en uygun ve akılcı bir şekilde kullanması anlamından, yani tasarruf olgusundan hareketle ortaya çıkmıştı. Özeellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yapılan ticarî antlaşmalar ve dış borçlanmalarla birlikte yerli üretim ve tasarruf fikri daha çok konu edilir olmuştu. Duyûn-u Umûmîye İdaresi’nin kurulması sonrası ortaya çıkan mâli tutsaklık, XIX. yüzyıl sonlarında Osmanlı entelektüelinin zihninde “Millî İktisat” düşüncesinin belirmesine yol açmıştı. Savaş yıllarındaki yönetimler, millî iktisat politikasını sürdürmeye çalışmışlardı. Yeni kurulan Türk devletinde de benzer yaklaşım sergilenmişti. 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar, ağırlıklı olarak yerli kaynakların değerlendirilmesi yaklaşımına dayanıyordu. Bu politikanın olumlu sonuçlarının alınması beklerken dünyada patlayan 1929 ekonomik krizi; yerli malını, üstelik tutumlu bir şekilde kullanmanın önemini daha da belirgin hale getirmişti. İşte, tam da o günlerde “Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti” kurulmuştu. Okutman Korkut Aydın’ın, Pamukkale Üniversitesi Belgi Dergisi’nin Kış 2016 sayısında yayınlanan “Malatya Halkevi Öncülüğünde Kutlanan Tasarruf ve Yerli Malı Haftası Etkinlikleri (1932-1951) başlıklı makalesinde verilen bilgilere göre, cemiyet, kısa süre içinde ilgi görmüş ve ülke genelinde 273 şube açılmıştı. Cemiyetin hedefi, “millî tasarruflardan millî sermayenin nasıl biriktirilebileceğini öğretmek”ti. Bu amaçla her yıl 12-18 Aralık’ta “Tasarruf ve Yerli Malı Haftası” düzenlenmeye başlamıştı. Hafta tarihi için, cemiyetin kurulduğu 12 Aralık 1929 esas alınmıştı. Cemiyetin merkez yönetim kurulu; TBMM Başkan Vekili ve Trabzon Milletvekili Hasan Saka, Erzincan Milletvekili Saffet Arıkan, Sinop Milletvekili Yusuf Kemal Tengirşek, İzmir Milletvekili Rahmi Köken, yine İzmir Milletvekili Celal Bayar, Siirt Milletvekili Mahmut Soydan, Kırklareli Milletvekili Doktor Fuat Umar, Kocaeli Milletvekili Reşit Saffet Atabinen, Ziraat Bankası Genel Müdürü Şükrü Bey ve Emlak Bankası Genel Müdürü Hakkı Saffet Beyden oluşmuştu. Cemiyete İzmir Milletvekili Rahmi Köken genel sekreter olarak, Vedat Nedim Tör de müşavir olarak atanmıştı. Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin nizamnamesine göre, her vatandaş cemiyetin üyesi olabilecekti. Üyelerin görevi, yerli ürünleri kullanmak ve bu konuda diğer vatandaşları teşvik ederek milli tasarrufa alıştırmaktı. Bütün milletvekilleri, cemiyetin doğal üyesi olarak kabul edilmişlerdi. Derhal yayın, propaganda ve etkinlik atağına başlayan cemiyet; bu çerçevede değişik illerde Sanayi Sergisi, Sanayi Kongresi, Ziraat Kongresi vb. sergi ve kongreleri düzenlemişti. Bu arada hafta adı yıllar içerisinde, “Milli Ekonomi ve Yerli Mallar, Ulusal Ekonomi ve Arttırma, Yerli Malı, Tutum, Yatırım ve Türk Malları” gibi değişikliklere uğramıştı. Yerli Malı Haftası’na ilişkin etkinliklerden bazıları şöyleydi: “Cemiyet üyeleri yerli malı kullandığını görünür hale getiriyor, başta ‘Yemekte, içmekte, giyinmekte, süslenmekte daima Yerli Malı Kullan’ dövizi olmak üzere Ankara’da hazırlanan tek tip afişleri kahve, sinema, tiyatro, Halkevi gibi yerlere asılıyor, CHP hatipleri konferanslar veriyor, radyoda özel programlar hazırlanıyor, okullarda kompozisyon yarışmaları düzenleniyor, müsamereler sergileniyor, gündüz ve yatılı bütün okullarda üzüm, incir ve fındık dağıtılıyor, camilerde tasarrufla ilgili hutbe ve vaazlar veriliyor, bankalar kumbara dağıtıyor, yerli malı vitrinleri yarışmaları düzenleniyor, zorunluluklar dışında yabancı malı alan ve giyenler Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nden çıkartılıyordu.” Bu arada, dönemin modalarından birisi olan “marş besteleme”, yerli malı içinde devreye girmişti. Sözlerini kimin yazdığı, kimin bestelediğine dair sağlıklı bir bilgi bulunmayan “Yerli Malı Marşı”nın sözleri şöyleydi: “Yerli malı yiyelim, yerli malı loy loy / Yerli malı giyelim, haydi arkadaş / Yerli malı yiyelim, yerli malı loy loy / Yerli malı giyelim, haydi arkadaş / Yerli malı alalım, yerli malı loy loy / Yerli malı satalım, haydi arkadaş / Yerli malı alalım, yerli malı loy loy / Yerli malı satalım, haydi arkadaş / Yerli malı üretelim, yerli malı loy loy / Yerli malı tüketelim, haydi arkadaş / Yerli malı üretelim, yerli malı loy loy.” Hafta boyunca ülkenin dört bir yanına asılan afiş ve dövizlerdeki “özlü sözler”den bazıları ise şunlardı: “Ak akçe kara gün içindir / Ayağını yorganına göre uzat / Damlaya damlaya göl olur / Har vurup, harman savurma / İşten artmaz, dişten artar / Güvenme varlığa, düşersin darlığa / Sakla samanı, gelir zamanı / Tutumlu olan kimse fakir olmaz / Gençlikte taş taşı, ihtiyarlıkta ye aşı / Yerli malı Türk’ün malı, her Türk onu kullanmalı.”