“Dolar gündemi”ne mütevazı bir katkı Vakanüvis Dolar, dolar, dolar… Varsa yoksa dolar… Son birkaç haftadır doların konuşulmadığı hemen hiç bir mekân kalmamıştır herhalde. Madem “vaka” bu, biz de doların tarihine, bu tarihteki birbirinden ilginç detaylara bakalım biraz. Doların hikâyesi; yer olarak Güney Amerika’ya, zaman olarak da 1700’lerin sonlarına uzanıyor. İngiliz Kolonileri Amerika’da yaygınlaştıkça dolaşımda olması gereken para meselesi ilk olarak İspanyol madeni paraları ve Meksika pesoları vasıtasıyla halledilmişti. Amerikan halkının İngiltere’ye karşı isyanı 1776 yılına kadar sürmüştü. Bu isyan sırasında İngiliz bankerler, İngiltere devletini değil, isyancıların tarafını tutuyorlardı. Göçmenlerin önünde sonunda başarılı olacağını öngören bankerler, doğru ata oynamaya çalışıyorlardı. Bu destek karşılığında “Amerikan parasını basma hakkını” almak isteyen bankerler, başarılı da olacaklardı. Amerika’nın kurucu ataları, İngiliz bankerlere dolar basma hakkı tanımışlardı. 1792’de kurulan, İngiliz bankerlerin de söz sahibi olduğu “Amerika Birleşik Devletleri Darphanesi”, ilk doları, daha doğrusu madeni dolarları çıkardı. Madeni paralar, ölçek ve bileşim olarak Peru ve Meksika’da basılan İspanyol dolarına benziyordu. 1857’deki “Sikke Yasası”ndan sonra ise hem İspanyol doları hem de Meksika pezosu dolaşımdan kaldırıldı Bu süreçte çok sayıda İngiliz kolonisinin madeni parası da dolaşıma girecekti. İngiliz bankerler ile kimi göçmen toplulukları da “Amerikan madeni parası” çıkartmaya başlamıştı. Bu paraya “dolar” ya da “dollar” denmesi ise Almanca’dan mülhemdi. İngilizce’ye Almanca “joachimstaler / taler”dan geçerek dolar olan sözcük, 1519’dan itibaren Almanya Bohemya’da (Bugünkü Çek Cumhuriyeti) kullanılan bir gümüş para birimine verilen addı. Yeni yeni devletleşen yönetim, İngiliz bankerlerin elindeki banknot basma yetkisini almak istiyordu. İngiliz bankerlerin bastığı ilk ABD doları banknotları 1861 İç Savaşı’nı finanse etmek için piyasaya sürülmüştü. Bu banknotlara, renkleri dolayısıyla “yeşil” adı takılmıştı. Amerikan İç Savaşı’nı sona erdiren Cumhuriyetçi ilk Başkan Abraham Lincoln, uzun uğraşlar sonucunda bankerlerin elinden dolar basma hakkını devlet uhdesine geçirmişti. Böylece Amerika devleti, ilk kez Başkan Lincoln döneminde kâğıt dolar basabilmişti. Ancak birçok tarihçiye göre İngiliz bankerler başkanın bu “hatasını” affetmediler ve Abraham Lincoln para basma kararından kısa bir süre sonra, bir suikâste uğrayarak 15 Nisan 1865’te hayatını kaybetti. O ölünce de “eski düzen”e geri dönüldü. Yeni para birimi doların piyasaya çıkmasıyla birlikte – otorite boşluğunun da etkisiyle – kalpazanlık girişimleri de hızla artmıştı. İşte, pek çok Hoollywood filmindeki klişe replikle, “Kahrolası federaller” repliğiyle tüm dünyada tanınan FBI ajanlarının kökeni de bu dönemdeki dolar sahteciliğine karşı geliştirilen bir teşkilata dayanıyordu. Abraham Lincoln öldürüldükten iki ay sonra kurulan istihbarat örgütü, sahte paraları yakalamakla mükellefti. Zira, Lincoln’ün ölmeden önce masasına konan bir raporda, “ülkedeki paraların üçte biri sahte” bilgisine yer verilmişti. Bu rapor üzerine, kalpazanlığı kontrol altına almak amacıyla Hazine Bakanlığı’na bağlı olarak Amerikan Gizli Sevisi, FBI kurulmuştu. FBI, ABD’nin 25’inci başkanı William McKinley’in öldürülmesinden sonra ise ABD başkanlarını korumakla da görevlendirilmişti. Teşkilat, bir süre sonra da Amerikan iç istihbaratını toplama görevini de üstlendi. Kendisi de merkez medyanın kurucu isimlerinden birisi olan Güneri Cıvaoğlu, 2018’deki Rahip Bronson kaynaklı dolar saldırısı günlerinde, 14 Ağustos 2018’de, Milliyet’teki köşesinde bir yazı kaleme almıştı. Dolar konulu yazı; Türk basınında, daha doğrusu merkez medyada az görülür açık sözlülükte, bilgilendirici bir içerikteydi: “Dolar, başlangıçta, ağırlığına göre altın veya gümüş olarak değerlenen bir madeni para olarak, daha sonra da altın olarak kullanılabilecek bir kâğıt banknot olarak işlem gördü. 1970’lerde ise altın standardı kaldırıldı ve USD değerinin dalgalanmasına izin verildi. 1972 yılından beri ‘kâğıttan kule’ dolar ‘karşılıksız para’ olarak FED bankerleri tarafından basılıyor, ‘dünya parası’ olarak iş görüyor. Amerikalılar ve diğer ülke vatandaşları ‘doları Amerika devletinin parası’ zannediyor. Oysa 12 aileden oluşan ve sayıları 300’ü geçmeyen bankerler, karşılıksız olarak bastıkları kâğıt para dolarla dünyayı idare ediyor. Adına ‘Dolar İmparatorluğu’ deniliyor. FED’in sahibi 8 aile. Bu ailelerden dördü ABD’de, dördü ise ABD dışında yaşamakta. ABD’de yaşayan 4 aile şunlar : 1. Rockefeller ailesi 2. Goldman Sachs ailesi 3. Lehman Brothers ailesi 4. Kuhn Loebs ailesi. Bankanın sahipleri arasında dünya bankacılık devi dört grup ağrılıklı olarak yer alır: 1. Bank of America (Rockefeller ailesi) 2. Citi Group ( Rockefeller ailesinin kontrolü altındadır) 3. Welles Fargo ( Rockefeller ailesinin kontrolü altındadır) 4. J.P. Morgan Chase ( Morgan ailesi). FED’in başına Beyaz Saray’ın aday gösterdiği isim atanır ama tayin işlemi de komedidir. Bankerler kimi isterse o atanıyor. FED bir bedel karşılığı olmaksızın Amerikan dolarını basıyor. Merkez Bankası olarak görev yapıyor. Amerika’daki bankalara faiz karşılığı borç veriyor. Böylece Amerikan ekonomisinde dolar dolaşımda oluyor. FED, yani hisse sahibi 12 aile, banka ve şahıs bu faizlerden müthiş para kazanıyor. Ayrıca ABD Hazinesi borçlanma tahvilleri çıkardığında bunları FED de alıyor, faiz gelirleri FED’e nehir gibi akıyor. ‘FED’in vergi ödemediğini’ de belirteyim. Bu ailelerin kurduğu ‘Uluslararası Varlıklar Bankası’ (BIS) kendisine merkez olarak İsviçre’nin Basel kentinde, yıl boyunca yoğun karla ve sık ormanlarla kaplı Alp Dağları zirvesini seçmiştir. Bilderberg toplantılarının yapıldığı Davos kasabası da aynı bölgede yer almaktadır. Karargâhın İsviçre’ de olması şaşırtıcı olsa da tesadüfî değildir. Merkezin burasının olması, on yıllar öncesinde küresel kapitalizmin çekirdek örgütü olan ve merkezi New York’ta bulunan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) elitlerince kararlaştırılmıştır. Bu yerin seçilme nedeni, dış dünyadan kendilerini saklayarak bir araya gelmek ve dikkat çekmeden çok gizli kararlar alabilmektir.”
Gerçekten de dolara dair çok sayıda spekülasyon yıllar içinde hemen hiç eksilmedi. II. Dünya Savaşı sonrası Amerikan ve İngiliz bankerlerin baskısıyla dolar “dünya parası” olarak kabul ettirilmişti. Bankerlerin güdümündeki FED’in dediğine göre, “bir dolar karşılığında ABD Hazinesi’nde 0,888 gram altın olduğu” var sayılmalıydı. Bu oranlamadan şüphe duyan ilk isim dönemin ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy olmuştu. Kennedy, güvenirliği şüpheli bu mekanizmayı düzeltmek istedi, devletin bankerlerden borç almasına karşı çıktı. Başkan, bir kanun teklifi ile “bankerlerin para basma hakkının devlete devredilmesini” düzenlemek istedi. Fakat aynı şeyi isteyen ve bu isteği hayatıyla ödeyen selefi Başkan Lincoln gibi Başkan Kennedy de bir suikâste uğradı. Kennedy ailesinden, suikast sonrası adı ABD Başkanlığı için geçen – dönemin Adalet Bakanı – kardeş Kennedy de (Robert F. Kennedy) bir başka saldırıda hayatını kaybedecekti. ABD Hazinesi’nde her bir dolara karşı var olduğu söylenen altınlardan öteden beri şüphelenen Fransa Devlet Başkanı General De Gaulle “FED, eldeki altından çok daha fazla dolar basıyor” diyerek, döviz rezervindeki dolar stoğu kadar altını Amerika’dan talep etmeye başladı. Tartışma 1972 yılına kadar devam etti. Kandırmacanın daha fazla sürdürülemeyeceğini anlayan dönemin ABD Başkanı Richard Nixon, 1972 yılında “doların altın karşılığını” kaldıran bir düzenleme getirdi. Böylece dolar “karşılığı olmayan kâğıt paraya” dönüştü. Belki de tüm zamanların üzerinde en fazla konuşulan parası olan doların ilginç pek çok özelliği bulunuyor. Mesela, 1861 tarihinde tedavüle çıkan o banknotlardan yıpranmamış olanları bugün de geçerli. Bir dolarlık banknot tasarımı, 1963 yılından bu yana değişmedi. Unutmadan, elinizdeki doların yarısı yok olmuşsa bile FED tamamını ödüyor. Her dolar banknotunun arkasındaki piramidin tabanında, Romen rakamları ile MDCCLXXVI yer alıyor. Bu rakam, “Bağımsızlık Bildirgesi”nin tarihi olan 1776‘yı sembolize ediyor. ABD‘nin ilk 1 dolarlarında, kurucu ABD Başkanı George Washington‘un değil, dönemin Hazine Sekreteri Salmon P. Chase‘in fotoğrafı bulunuyor. 1963’ten itibaren basılan her ABD doları üzerinde, bilinen güvenlik tedbirlerinin yanı sıra sadece FED’de dar bir kadronun bildiği çok özel güvenlik uygulamaları da mevcut. Halkın, “Gravür ve Baskı Bürosu”ndan kesilmemiş paralar alması mümkün. Vatandaş, bu kupürleri alıp, düzgün bir kesimle günlük hayatında kullanabiliyor ancak bu tip alımlar genellikle koleksiyon amaçlı yapılıyor. 1957’den itibaren doların üzerine “In God We Trust” (Tanrı’ya Güveniriz) ifadesi basılmaya başlandı. Dolaşımda en az bulunan banknot ise 2 dolar. İki dolar, bir dönem sınırlı sayıda basılıp tedavüle sokulmuştu. Dolar, sanılanın aksine kâğıt para değil. Doların yüzde 75’i pamuk, yüzde 25’i ise ketenden oluşuyor. * ABD Merkez Bankası (FED), ABD Hazine Bakanlığı Gravür ve Baskı Bürosu (BEP), ABD Para Eğitim Programı (CEP) ve Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Birliği (CFE) kaynaklarından derleme.
Gerçekten de dolara dair çok sayıda spekülasyon yıllar içinde hemen hiç eksilmedi. II. Dünya Savaşı sonrası Amerikan ve İngiliz bankerlerin baskısıyla dolar “dünya parası” olarak kabul ettirilmişti. Bankerlerin güdümündeki FED’in dediğine göre, “bir dolar karşılığında ABD Hazinesi’nde 0,888 gram altın olduğu” var sayılmalıydı. Bu oranlamadan şüphe duyan ilk isim dönemin ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy olmuştu. Kennedy, güvenirliği şüpheli bu mekanizmayı düzeltmek istedi, devletin bankerlerden borç almasına karşı çıktı. Başkan, bir kanun teklifi ile “bankerlerin para basma hakkının devlete devredilmesini” düzenlemek istedi. Fakat aynı şeyi isteyen ve bu isteği hayatıyla ödeyen selefi Başkan Lincoln gibi Başkan Kennedy de bir suikâste uğradı. Kennedy ailesinden, suikast sonrası adı ABD Başkanlığı için geçen – dönemin Adalet Bakanı – kardeş Kennedy de (Robert F. Kennedy) bir başka saldırıda hayatını kaybedecekti. ABD Hazinesi’nde her bir dolara karşı var olduğu söylenen altınlardan öteden beri şüphelenen Fransa Devlet Başkanı General De Gaulle “FED, eldeki altından çok daha fazla dolar basıyor” diyerek, döviz rezervindeki dolar stoğu kadar altını Amerika’dan talep etmeye başladı. Tartışma 1972 yılına kadar devam etti. Kandırmacanın daha fazla sürdürülemeyeceğini anlayan dönemin ABD Başkanı Richard Nixon, 1972 yılında “doların altın karşılığını” kaldıran bir düzenleme getirdi. Böylece dolar “karşılığı olmayan kâğıt paraya” dönüştü. Belki de tüm zamanların üzerinde en fazla konuşulan parası olan doların ilginç pek çok özelliği bulunuyor. Mesela, 1861 tarihinde tedavüle çıkan o banknotlardan yıpranmamış olanları bugün de geçerli. Bir dolarlık banknot tasarımı, 1963 yılından bu yana değişmedi. Unutmadan, elinizdeki doların yarısı yok olmuşsa bile FED tamamını ödüyor. Her dolar banknotunun arkasındaki piramidin tabanında, Romen rakamları ile MDCCLXXVI yer alıyor. Bu rakam, “Bağımsızlık Bildirgesi”nin tarihi olan 1776‘yı sembolize ediyor. ABD‘nin ilk 1 dolarlarında, kurucu ABD Başkanı George Washington‘un değil, dönemin Hazine Sekreteri Salmon P. Chase‘in fotoğrafı bulunuyor. 1963’ten itibaren basılan her ABD doları üzerinde, bilinen güvenlik tedbirlerinin yanı sıra sadece FED’de dar bir kadronun bildiği çok özel güvenlik uygulamaları da mevcut. Halkın, “Gravür ve Baskı Bürosu”ndan kesilmemiş paralar alması mümkün. Vatandaş, bu kupürleri alıp, düzgün bir kesimle günlük hayatında kullanabiliyor ancak bu tip alımlar genellikle koleksiyon amaçlı yapılıyor. 1957’den itibaren doların üzerine “In God We Trust” (Tanrı’ya Güveniriz) ifadesi basılmaya başlandı. Dolaşımda en az bulunan banknot ise 2 dolar. İki dolar, bir dönem sınırlı sayıda basılıp tedavüle sokulmuştu. Dolar, sanılanın aksine kâğıt para değil. Doların yüzde 75’i pamuk, yüzde 25’i ise ketenden oluşuyor. * ABD Merkez Bankası (FED), ABD Hazine Bakanlığı Gravür ve Baskı Bürosu (BEP), ABD Para Eğitim Programı (CEP) ve Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Birliği (CFE) kaynaklarından derleme.