Bu neslin ortak özelliği farklı edebî türlerle ilgilenmeleri, şiiri hikayeye yaklaştırmaları, hatta Fikret örneğinde olduğu gibi şiire diyaloğu sokmalarıdır. Bu sayede şiir dili, gündelik olanın realitesine yaklaşarak toplumla edebiyat aracılığıyla yeni bir iletişime geçmektedir. Yoksulluğun, hastalığın ve çaresizliğin şiirdeki çizimi, hikayeyle birleşerek daha önce Hamid’in kulağına ilahi sesler gelen şairinden farklı olarak bir gözlemciye dönüşmektedir. Dahası daha önce kulağına ilahî sesler gelen şairin duydukları da değişmiştir. “Ayşe ölüyor, verem, verem! O güzelliğe âşık katil! O gençlik düşmanı canavar! Verem bir yırtıcı hayvandır ki hurilerin dinlenme yeri olan cennet ovasında bulunur. Sinsi sinsi gezer, hunhar gözüne merhamet ışığı, gaddar çehresine masumiyet anlamı verir de o hurilerden hangisi daha güzel, tabiatına daha uygun bulunursa yanına yaklaşanlar ayaklarının altında yuvarlanmaya başlar. Kaplanken güvercin kadar küçülür; hayatı yutacağı halde cana can katacak kadar güzelleşir.” Tevfik Fikret, 24 Aralık 1867’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni birincilikle bitirdikten sonra Hariciye’de çalıştı. 1894’te Galatasaray Lisesi’nde Türkçe öğretmeni oldu. Bir sene sonra Servet-i Fünun dergisinin başına geçerek yeni bir kadroyla dergi çıkarmaya başladı. Bir dönem Robert Kolej’de de Türkçe öğretmenliği yaptı. 1901’den 1908’deki Hürriyet’in ilanına kadar Aşiyan’daki evinde inzivaya çekildi. Meşrutiyet’ten sonra Galatasaray Lisesi’nin müdürü oldu, Robert Kolej’deki derslerine devam etti. Doğu sanatına da hâkim olan Tevfik Fikret, Avrupai sanat anlayışının ve bilimselliğin memleketimizde yerleşmesi için en çok çabalamış isimlerdendir. Servet-i Fünun şiirinin en büyük şairi sayılan Fikret, muhalif duruşu ve güçlü edebî sezgisiyle de bir dönemin edebiyat neslinin yetişmesinde önemli paya sahiptir. Ergül Tosun Kitap sayfası için iletişim: [email protected]