Şair ve yazar İsmet Özel okuyucularına Faydasız Randevu, kitabıyla farklı perspektifler sunuyor. Özel’e göre yazmak, “Mücahit tabirinin kapsamını yazı yazan veya kendini benzeri işlere adamış kişileri içine alacak kadar geniş tutulmasındaki bilgisizlik ve sahteciliği ben böylece farkettim. Yazdıklarımı ibadetimden ayrı tutmaya ise gönlüm hiç razı değil. Yazarak ibadet bu yapılanı yekpare bir davranış haline sokmak anlamına gelmiyor.” Özel, şiir ve düzyazıları arasındaki farklılığı alışılmışın dışında bir tanımla bize açıklıyor: “Şiir dille gider, oysa düzyazı dilden geçer şiir dile doğrudur. Düzyazı dilden doğrudur. Şiirlerimin her biri benim için gözümde önem taşır. Buna mukabil düzyazılarımın hiçbirine edebiyat metni niteliği kazandırmak istemem. Böyle yaparsam düzyazılarımdan düzlük kaybolur diye inanırım. Ne var ki şiir olsun, düzyazı olsun yazmayı ibadetimden ayırmayı anlamsız bulduğum apaçık.”
Türkiye’nin edebiyat ve kültür ortamında kısırlaştırıcı, çürütücü iki eğilim, başat öğe durumuna geçebilmek için her zaman pusuda bekler. Bunlardan biri, düşüncedeki hantallık ve zevkteki bayalığının ikincisi ise düşüncede derinliğin, sanat düzeyinde yüceliğin yanında yer alıyor. Hatta onu temsil ediyor diyebiliriz. Yazar, bütün düşünce iklimlerinde ortaklaşa bir adı var olduğunu haykırıyor: “Züppelik…” Yaratılmış olan her şeyin, Yaratıcısıyla, Allah’la bir ahdi vardır. Yaratılmış olan şeyler arasında yalnızca insanın bu ahdi unutmak gibi bir özelliği var. Âdemoğlu başka nesnelerle temasında Allah’la olan ahdini hatırlatma imkânına sahiptir. İmkânın kullanılması, tamamen bizim yönelimlerimize bağlıdır. Eğer insandan gayri nesnelerin veya kendimizden başka insanların Allah’la olan ahdini hesap içinde tutarak hal ve tavırlarımızı düzenliyor isek hatırlamakta kararlıyız demektir. Bu ahdi hesap dışı tutarsak unutmayı seçmişizdir. İnsanlık kurtulma için hangi yola girmişse aynı yola mahvolmak için de girmiş demektir. Yani kurtuluşunu hangi ele bırakmışsa insan, mahvının da elden gideceğini bilmelidir. Mahvedemeyen kuvvet bizi de kurtaramaz. Usta kalem hayatımızın alacakaranlık içinde geçtiğini söylüyor. Bizden öncekilerin de yaşamı alacakaranalık içinde geçmiştir. Bilemeyiz. Bildiğimiz şu ki; insan olarak yerimiz burası. Işığı farkedecek kadar karanlıkta ve karanlığı tanıyacak kadar aydınlığın içindeyiz. Bizim hayatımızı nelerin kararttığını bilmiyorsak eğer, insanlık için aydınlığın ne zaman sağlayacağını da beklememiz gerekir. O zaman karanlık ve aydınlık nedir? İsmet Özel, bizi yöneten büyük şeylerin başında cazibe geldiğini dikkat çekiyor. Şahsiyetimiz, cazip bulduğumuz argümanlarla ortaya çıkar. Bizi cazibesine kaptıran olgular nereye isterse götürebilir. Yani bizi hem iyiye hem de kötüye götürebilir. Cazibe dediğimiz kavramın her insanı kapsayan, her kültür ve zamanda geçerliliğini koruyan bir özelliğe sahiptir. Öte yandan her insanı cezbeden şeyler ayrıdır. Bu da biz insanların çok değerli birer varlık olduğumuzu, bir o kadar da değişik renk ve zevkleri temsil ettiğimizin nişanesi oluyor. Gerçekliği bulunmayan hiçbir işaret, insanlarda karşılığını bulmuyor. Ergül Tosun Kitap sayfası için iletişim: [email protected]
Türkiye’nin edebiyat ve kültür ortamında kısırlaştırıcı, çürütücü iki eğilim, başat öğe durumuna geçebilmek için her zaman pusuda bekler. Bunlardan biri, düşüncedeki hantallık ve zevkteki bayalığının ikincisi ise düşüncede derinliğin, sanat düzeyinde yüceliğin yanında yer alıyor. Hatta onu temsil ediyor diyebiliriz. Yazar, bütün düşünce iklimlerinde ortaklaşa bir adı var olduğunu haykırıyor: “Züppelik…” Yaratılmış olan her şeyin, Yaratıcısıyla, Allah’la bir ahdi vardır. Yaratılmış olan şeyler arasında yalnızca insanın bu ahdi unutmak gibi bir özelliği var. Âdemoğlu başka nesnelerle temasında Allah’la olan ahdini hatırlatma imkânına sahiptir. İmkânın kullanılması, tamamen bizim yönelimlerimize bağlıdır. Eğer insandan gayri nesnelerin veya kendimizden başka insanların Allah’la olan ahdini hesap içinde tutarak hal ve tavırlarımızı düzenliyor isek hatırlamakta kararlıyız demektir. Bu ahdi hesap dışı tutarsak unutmayı seçmişizdir. İnsanlık kurtulma için hangi yola girmişse aynı yola mahvolmak için de girmiş demektir. Yani kurtuluşunu hangi ele bırakmışsa insan, mahvının da elden gideceğini bilmelidir. Mahvedemeyen kuvvet bizi de kurtaramaz. Usta kalem hayatımızın alacakaranlık içinde geçtiğini söylüyor. Bizden öncekilerin de yaşamı alacakaranalık içinde geçmiştir. Bilemeyiz. Bildiğimiz şu ki; insan olarak yerimiz burası. Işığı farkedecek kadar karanlıkta ve karanlığı tanıyacak kadar aydınlığın içindeyiz. Bizim hayatımızı nelerin kararttığını bilmiyorsak eğer, insanlık için aydınlığın ne zaman sağlayacağını da beklememiz gerekir. O zaman karanlık ve aydınlık nedir? İsmet Özel, bizi yöneten büyük şeylerin başında cazibe geldiğini dikkat çekiyor. Şahsiyetimiz, cazip bulduğumuz argümanlarla ortaya çıkar. Bizi cazibesine kaptıran olgular nereye isterse götürebilir. Yani bizi hem iyiye hem de kötüye götürebilir. Cazibe dediğimiz kavramın her insanı kapsayan, her kültür ve zamanda geçerliliğini koruyan bir özelliğe sahiptir. Öte yandan her insanı cezbeden şeyler ayrıdır. Bu da biz insanların çok değerli birer varlık olduğumuzu, bir o kadar da değişik renk ve zevkleri temsil ettiğimizin nişanesi oluyor. Gerçekliği bulunmayan hiçbir işaret, insanlarda karşılığını bulmuyor. Ergül Tosun Kitap sayfası için iletişim: [email protected]