Danimarka’da yer alan Kopenhag Üniversitesi’nden Emma Louise Louth liderliğindeki bir grup bilim insanı, uzun yıllardır mücadele ettiği felç ve Alzheimer gibi beyin hastalıklarına yönelik devrim sayılacak bir çalışma gerçekleşti. Louth ve ekibi, bir hastanın korteksinden bir parça beyin dokusu çıkardı. Ardından bu dokunun hayatta kalmasını sağlamak için yeni bir süreç başlattı. Bununla birlikte, araştırmacılar önce dokuyu soğutarak oksijenli kalmasını sağladı. Böylece hücreler canlı kaldı ve daha sonra küçük parçayı, beyin omurilik sıvısında bulunan aynı bileşenlerden oluşan (iyonlar ve mineraller) karışımına yerleştirdi. Louth, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, beyin dokusunu 12 saat boyunca canlı tutabildiklerini söyledi. Bu durumun, hayvanlarla mümkün olan çalışmaların ve deneylerin yapılmasına izin verdiğini belirterek, “Fare üzerinde yapılan çalışmalar, bir iPhone’u tamir etmeye çalışırken Nokia 3310’a bakmak gibidir” benzetmesini yaptı. Louth, sözlerine şu şekilde devam etti: “İnsan ve fare beyni aynı temel işlevlere sahip. Ancak, insan beyninde çok daha fazla karmaşık yapı var. Hücre tiplerinde ve belirli reseptörlerde büyük farklılar var. Bu nedenle doğrudan insan dokusunda test yapabilmek eşsiz bir fırsat.” Diğer taraftan, Frontiers in Cellular Neuroscience adlı bilimsel dergide yayınlanan yeni çalışma, insanlarda ve farelerde nöronlar arasındaki dopamin ile güçlendirilmiş bağlantılara odaklandı ve ödülle ilişkili nörotransmiterin insan beynindeki nöronlar arasındaki bağlantıları güçlendirdiğini gösterdi. Louth’a göre bunu bilmek, örneğin felç veya diğer akut beyin hasarı türlerinden sonra rehabilitasyonla bağlantılı olarak, hastaların beyindeki sinaptik bağlantılarını kaybettiği ve yenilerini oluşturması gerektiği durumlarda, yeni tedavi fırsatlarına yol açabilir. Louth, “Bize dopaminin insanlarda ve farelerde farklı bir rol oynadığını gösterme fırsatı verildi. Bu, bir ilacın veya bir nörotransmitterin etkisinin türler arasında nasıl değiştiğine dair gerçekten iyi bir örnek ve ilaçları doğrudan insan dokusu üzerinde test edebilmenin önemini vurguluyor” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan, canlı insan beyin dokusunun dilimlenmesi ve küp şeklinde kesilmesiyle ilgili felsefi sorular ortaya atıldı ancak Louth, canlı dokunun acı çekmediğini söyledi. Luth, “Her duygu veya düşünce beynin birçok bölümünden geçerek oluşur. Üzerinde çalıştığımız parça başparmağın en dış kısmı büyüklüğünde ve artık beynin diğer bölgeleriyle bağlantılı değil. İnsanların petri kabındaki nöronların bir hafızası olup olmadığını merak etmelerini anlıyorum ama bu mümkün değil” dedi. Araştırmacılar, son olarak, şu anda küçük beyin dilimlerini on güne kadar canlı tutabilecek bir yöntem üzerinde çalıştıklarını açıkladı.