Klinik gözlemler, psikolojik sorunlar ile atopik dermatit, egzama, akne, sedef hastalığı gibi çeşitli cilt hastalıklarının ortaya çıkması veya alevlenmesi arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Özellikle stresin, vücutta cildi daha hassas ve reaktif hale getiren kimyasal bir reaksiyonu tetiklediği bulunmuştur. Peki, stres ve cilt durumu arasındaki ilişki nedir? Deri, insan vücudunun dış çevre ve iç dokuları arasındaki dengeyi koruyarak önemli bariyer ve bağışıklık fonksiyonlarını yerine getiren vücudun en büyük organıdır. Deri üç ana katmandan oluşur: Epidermis, keratinositlerin kademeli olarak farklılaştığı, yukarı doğru hareket ettiği ve sonunda pul pul döküldüğü sürekli yenilenen bir üst tabakadır. Dermis, orta tabakadır. Fibroblastlardan, kolajen ve elastik liflerden ve cilde esneklik ve güç sağlayan hücre dışı bir matristen oluşur. Hipodermis ise deri altı yağdır. Cilt sıcak, soğuk ve ağrı gibi dış stres faktörlerine tepki veren ana organdır. Bunun için dermiste üç reseptör kategorisi vardır. Termoreseptörler sıcağa ve soğuğa tepki verir, nosiseptörler ağrıya ve mekanoreseptörler tahrişe tepki verir. Reseptörler bu dış sinyalleri önce omuriliğe sonra da beyne iletir. Ayrıca asitlikteki değişiklikler ve inflamatuar (iltihaplı) aracıların tepkisi hakkında merkezi sinir sistemine sinyaller gönderirler. Sinir uçları genellikle uyarıları doğrudan cilde ileten reseptörlerle ilişkilidir. Beyin bu sinyallere tepki verir ve bu da cildin stres tepkilerini etkiler. Periferik sinirler ayrıca nöropeptitler ve nörotrofinler gibi salgılar yoluyla da cilt sağlığını etkileyebilir. P Maddesi ve rolü de önemlidir. Bu, strese bağlı periferik sinir uçlarından salınır ve beynin kıl folikülü ile etkileşiminde anahtar bir aracı görevi görür. Mast hücrelerinin salınımını uyarır, iltihaplanma ve kaşıntılı cilde neden olur. İlginç bir şekilde, P maddesi mikroorganizmaların hastalığa neden olma yeteneğini artırabilir, bu da mikrop ve bakterilerin aktivitesini artırarak cilt sağlığının bozulmasına yol açar. Her insan zaman zaman stres yaşar ve bu endişelenecek bir durum değildir. Ancak stres kronik hale geldiğinde ciddi sağlık sonuçları riski artar. Hem fizyolojik değişiklikler şeklinde hem de psikolojik bozulmalar şeklinde kendini gösterebilir. Olumsuz fizyolojik değişikliklere kortizol, adrenalin, R maddesi gibi hormonların ve diğer biyolojik olarak aktif maddelerin salınımı neden olur. Stres sırasında vücut daha fazla kortizol üretir. Bu hormon, hipotalamusun kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH) salmasına neden olur. Saç köklerinin etrafındaki yağ bezlerinden aşırı sebum salınımını uyarır. Bu bezler tarafından aşırı yağ üretimi tıkanmış gözeneklere ve akneye neden olabilir. Stresle tetiklenen psikolojik durumlar ise diş gıcırdatma, deri yolma veya dudak ısırma gibi sağlıksız alışkanlıkları tetikleyebilir. Stres nedeniyle oluşan 5 ana cilt sorunu türü vardır: Kronik Cilt Hastalıklarının Alevlenmesi En yaygın olanları atopik dermatit ve sedef hastalığıdır. Göz Altı Torbalarının Oluşumu Yaş ilerledikçe, göz çevresindeki destekleyici kaslar zayıflar, bu nedenle göz kapaklarının altında şişlik daha sık görülür ve kronikleşebilir. Cildin elastikiyetini kaybetmesi de göz altı torbalarının oluşmasına neden olur. Araştırmalar, uyku yoksunluğunun stresinin, ince çizgiler ve düzensiz pigmentasyon gibi yaşlanma belirtilerini şiddetlendirdiğini göstermiştir. Dehidrasyon Stratum corneum, hücre hidrasyonunun korunmasında önemli bir rol oynayan proteinleri ve lipidleri içeren cildin en dış tabakasıdır. Ayrıca cildin daha derin katmanlarını korumak için bir bariyer görevi görür. Araştırmalara göre stres, stratum corneum’un bariyer işlevini bozar ve ciltte su tutulmasını olumsuz etkileyerek cildi susuz ve kuru bırakır. Kırışıklık Oluşumu Stres, ciltteki proteinlerde değişikliklere neden olur ve elastikiyetini azaltır. Bu elastikiyet kaybı, kırışıklıkların oluşumunu tetikleyebilir. Beyaz Saç ve Saç Dökülmesi Saçın rengini, melanosit hücreleri tarafından üretilen pigment melanin verir. Araştırmalar, stres tarafından tetiklenen sempatik sinirsel aktivitenin melanositleri oluşturan kök hücrelerin kaybolmasına yol açabileceğini göstermektedir. Bu hücreler yok olur olmaz, yeni hücreler renk kaybeder ve beyaza döner. Hormonlar, yumurtalıklarda, adrenal bezlerde, tiroid bezinde, hipofiz bezinde ve epifiz bezinde üretilen kimyasal salgılardır. Her hormonun bir rolü vardır ve cilt ile doğrudan ilişkilidirler. Hormonlar birçok farklı cilt sorununa neden olabilir: Akne Bu sorunlu cilt durumunun kökleri yağ bezlerindedir. Ergenliğin başlangıcından itibaren artan miktarda sebum üretir ve salgılarlar. En fazla sebum miktarı 15-35 yaşları arasında salgılanır. Cildin birçok fonksiyonel bileşeni gibi yağ bezleri de cinsiyet hormonlarına duyarlı reseptörlere sahiptir. Androjen grubundan en çok testosterondan etkilenirler. Androjenler, her iki cinsiyette de ergenlik döneminde sebum üretimini arttırır. Androjenler yağ bezlerinin yüzeyindeki reseptörlere ne kadar çok bağlanırsa, o kadar fazla sebum üretilir. Sebum ile cildin gözeneklerindeki pul pul dökülmüş hücreler kombinasyonunun bir sonucu olarak, tıkanmasına neden olan bir kompleks oluşur. Tıkalı bir gözenek fazla sebumun yüzeye ulaşmasını engelleyerek akneye neden olur. Kadınlarda akneler genellikle adet döngüsünün evresi ve buna bağlı olarak sebum üretiminin yoğunluğu ile ilişkilidir. Menstrüasyonun neden olduğu hormonal değişiklikler, genellikle yüz ve vücut derisindeki iltihaplı bileşiklerin miktarında bir artışa yol açar. Ek olarak, androjen düzeyi yüksek olan kadınların akne yaşama riski daha yüksektir. Ayrıca yüzdeki aşırı kıllanmayı, kadın tipi saç dökülmesini ve düzensiz adet dönemlerini de tetikler. Akneler, kortizolün yağ bezlerine müdahale etmesi nedeniyle de stres tarafından da tetiklenir. Kuru Cilt ve Pullanma Stres hormonu kortizolün uzun süreli salgılanması cildin daha kuru ve kaşıntılı olmasına neden olur. Bu süreç genel olarak kuru ciltli hastalarda ve hastalığın alevlenmesi sırasında egzamalı hastalarda görülür. Ani cilt kuruluğunun ikinci hormonal nedeni, tiroid bezinin tiroid uyarıcı hormon seviyesindeki azalma olabilir. Öncelikle ruh sağlığınıza dikkat etmeli ve stres direncini artırmalısınız. Stresin etkilerinden tamamen kaçınmanız pek olası değildir, ancak etkilerini en aza indirebilirsiniz. – Yorgun olsanız bile cildinizi temizlemeyi ihmal etmeyin. – Yeterli ve kaliteli uykuyu ihmal etmeyin. Her gece 7 ila 9 saat uyku, cildi herhangi bir stres izinden arındıracak en uygun uyku miktarıdır. – Kremin altına hyaluronik asit ve C vitamini ile zenginleştirilmiş serumlar kullanın. – Düzensiz cilt ve donuk ciltlerle mücadele etmek için günlük olarak eksfoliyanlar kullanın. – Mevsim ne olursa olsun evden çıkmadan önce SPF15-25 güneş kremi kullanın. Sindirim bozuklukları, iç organların hastalıkları ve aşırı stres gibi birçok durum cilt sağlığını etkiler. Diğer organlar ve tüm vücut gibi sağlıklı bir cilt için doğru beslenmek gerekir. Genel olarak sağlığa zararlı tütsülenmiş besinler, alkol, işlenmiş gıdalar, kızarmış ve yağlı yiyecekler gibi besinlerin diyetten çıkarılması ve bunlar yerine, cildin durumu üzerinde faydalı olabilecek besinlerin daha fazla tüketilmesi gerekir. İşte cilt için faydalı 7 besin: Yağlı Balık Cilt tonunu artıracak, daha elastik hale getirecek yeterli miktarda protein sağlayacaktır. Hücreler için protein eksikliği erken kırışıklıkları, yara iyileşmesinde yavaşlamayı ve iltihabı tetikler. Uskumru, somon, sardalye ve ton balığı gibi yağlı balıklar, vücuttaki iltihaplanma sürecini baskılayan en güçlü antioksidanlardan biri olan omega 3 asitleri açısından zengindir. Balık etinin bileşimindeki A, D ve E vitaminleri, vücuttaki toksinlerin atılmasına ve sadece cildin değil, aynı zamanda saçın da mükemmel durumda kalmasına yardımcı olur. Omega 3 yağlarının beyin hücrelerinin yapısı ve aktivitesi üzerinde de olumlu etkisi vardır, kalbi, eklemleri destekler, kolesterolü giderir, göz sağlığını güçlendirir. Bitter Çikolata Kakao ve ürünleri cildi yumuşatan ve besleyen magnezyum, kalsiyum, çinko, demir ve potasyum gibi mükemmel bir flavonoid kaynağıdır. Bunlar sadece kalp kasının sağlığını korumakla kalmaz, aynı zamanda kan damarlarını kolesterolden arındırır ve vücutta yaşlanma sürecini yavaşlatır. Ancak tüm faydaların kakaonun kendisinde olduğunu hatırlamakta fayda var. Sütlü çikolata bu aktegoride değildir. Yüzde 70’ten fazla kakao içeren ürünleri seçin. Havuç Ve tüm turuncu sebzeler, cilt hücrelerinin yenilenmesinden sorumlu olan provitamin A’yı içerir. Bu tür ürünlerin kullanımı ciltte pürüzsüzlüğü ve renk dağılımını destekler ve kırışıklıkları engeller. Retinol, A vitamininin bir türevidir, sebum üretimini azaltır, sakinleştirici etkiye sahiptir ve yağ bezlerini normalleştirir, iltihabı ortadan kaldırır, antimikrobiyal özelliklere sahiptir. A vitamini yağ ve yağ bezlerini normalleştirir, hasarlı cilt hücrelerinin yenilenmesini uyarır. Su Kulağa ne kadar banal gelse de su, cilt sağlığı için çok önemlidir. Dehidrasyon, tüm temel vücut fonksiyonlarının başarısız olmasına neden olur. Her şeyin merkezinde su-elektrolit dengesi vardır. Su, tüm dokular, hücreler ve organlar için ana besindir. Susuz kalmış bir cildin kuru göründüğünü ve kırışık görünümünü tetiklediğini bir kez daha söylemeye gerek yok. Fazladan bir bardak temiz su içmek her zaman daha iyidir. Meyveler Portakal, mandalina, greyfurt, böğürtlen, çilek, kivi… Hepsi kolajen üretimini uyaran ve aynı zamanda cildin sarkmalardan kurtulmasına ve sağlıklı görünmesine yardımcı olan C vitamini açısından zengindir. Kuru Yemişler Fındık ve ceviz gibi kuru yemişler yüksek omega 3 içeriğine ek olarak, E vitamini bakımından zengindir. Bunlar serbest radikallerle mükemmel bir şekilde başa çıkan güçlü antioksidanlardır. Ayrıca cildin maruz kaldığı kimyasallara karşı stres direncini güçlendirir ve ciltteki iltihabı azaltır. Fermente Süt Ürünleri Bağırsak florası, özellikle yüz bölgesinde cildi hemen etkiler. Asidofilik basiller ve bifidobakteriler gibi iyi bakteriler, bağırsakta kötü bakterilerle hızla savaşır ve kalsiyumun alerji ve iltihap önleyici etkileri vardır. Fermente süt ürünleri, iyi bakteriler sağlamasının yanı sıra iyi miktarda kalsiyum içerirler. Bağırsak florası sağlığı için fermente süt ürünleri oldukça önemlidir. Düzenli olarak yoğurt ve kefir gibi fermente süt ürünü tüketmeye çalışın.