28 Şubat davası kapsamında cezaevinde bulunan 13 generalin ailesi, silah arkadaşları ve yakınlar Anayasa Mahkemesi önünde bir basın açıklaması yaptı.
Açıklamayı, cezaevinde bulunan emekli Koramiral Aydan Erol’un eşi Sibel Erol okudu.
“Cezaevindeki Asker Aileleri” başlığıyla yapılan basın açıklaması şöyle:
“Bizler, kamuoyunda 28 Şubat davası olarak bilinen bir kumpas davada yargılanarak müebbet mahpus cezası alan ve F tipi cezaevlerinde tam 1’inci yıllarını dolduran, yaşları 74 ile 90 ortasında değişen 13 askerin eşleri, çocukları, yakınları, silah arkadaşları, dostlarıyız. Lakin hepimiz her şeyden evvel adalet arayışçılarıyız!
Eşlerimiz, babalarımız, silah arkadaşlarımız olan bu beşerler yıllarca bu devlette Ordu Komutanlıkları, Kuvvet Komutanlıkları üzere en üst seviyede misyon yaptılar. Ettikleri yemine bağlı kalarak devlet, millet ve Türk Silahlı Kuvvetleri için gecelerini gündüzlerine katarak bir ömür hizmet ettiler; Türk Milletinin onurunu, askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını canlarından aziz bildiler, Cumhuriyet ve görev uğruna ettikleri yeminden taviz vermediler. O denli ki, misyonları ailelerinden bile öncelikliydi; eşleri gerektiğinde aylarca bu kumandanları göremedi, çocuklarını neredeyse babasız büyüttü.
Bundan hiç yüksünmedik. Eşlerimizi seçerken askerliğin bir fedakârlık mesleği olduğunu ve bizlerin de birer asker eşi olarak türlü zahmetlere tıpkı fedakârlıkla göğüs germek durumunda olduğumuzun şuuru içindeydik.
Eşlerimiz kutsal saydıkları üniformayı çıkarıp emekli olduklarında, artık torun sevme devrinde iken, eski başbakanlardan merhum Erbakan’ın vefatı beklendikten sonra, aniden, her nasılsa birilerinin aklına 28 Şubat’ın bir “askerî darbe” olduğu geliverdi. Savcı kılıklı FETÖ üyesi bir şahıs, tıpkı Atabeyler, Ergenekon, Malatya – Tepe, Balyoz, Kozmik Oda, İstanbul ve İzmir Askerî Casusluk, Oda Tv, Fenerbahçe – Şike ve gibisi bir dizi davanın birebir kopyası ve son halkası olarak “28 Şubat Davası”nı başlattı. 76’sı tutuklu 103 kişi bu davanın sanığı yapıldı. Yaklaşık 5 yıl süren mahkeme sürecinde akıl almaz hukuksuzluklar, usulsüzlükler yaşandı, yalnızca sanıkları hatalı çıkarabilmek için üretilmiş, tahrif edilmiş geçersiz evraklar kullanıldı. Avukatlarımızın o süreçte bütün o hukuksuzlukları, usulsüzlükleri, geçersiz dokümanları, toplanmayan gerçek kanıtları, dinlenmeyen şahitleri, göz gerisi edilen eksper raporlarını tek tek somut dokümanlarla ortaya koymalarına ve bu davanın bir FETÖ kumpası olduğunu kuşkuya yer olmayacak biçimde kanıtlamalarına karşın tüm gerçeklerin üstü örtüldü, görmezden – duymazdan gelindi ve 14 bireye ceza verildi. Sonuçta eşlerimiz, babalarımız 19 Ağustos 2021 tarihinde demir parmaklıklar gerisine kondu. İşte 4 gün sonra tam 1 yıl bitmiş olacak.
“28 ŞUBAT DAVASI TIPKI BAŞKALARI ÜZERE BİR FETÖ KUMPASIDIR”
Mahkeme sürecinde ısrarla altını çizdiğimiz bir durumu artık kamuoyunun huzurunda bir sefer daha vurguluyoruz: 28 Şubat Davası – tıpkı başkaları üzere – bir FETÖ kumpasıdır! Soruşturmayı başlatan ve davanın iddianamesini yazan savcılar, birinci tutuklamaları yapan ve mahkeme sürecinde yer alan bir kısım yargıçlar, soruşturma sürecinde savcılara kelamda doküman temin eden şahıslar, temin edilen dokümanlar hakkında “güvenilir” raporu veren TÜBİTAK vazifelileri, savcıya Genelkurmay’dan doküman ulaştıran askerî işçi, yani kısaca bu davaya “eli değen” herkes bir halde FETÖ ilişkili çıktı. Bugün o şahısların bir kısmı FETÖ üyeliği, bir kısmı da 15 Temmuz’daki rolleri nedeniyle hala ağırlaştırılmış müebbet cezalarıyla cezaevlerinde, bir kısmı ise yurt dışında firarî durumdadır.
Bütün bu gerçeklere karşın dava inatla sürdürüldü ve sayılan tüm hukuksuzluklar Yargıtay’a kadar sıralı mahkemelerce daima göz arkası edildi.
Yargı sürecinde, bu ülkede adalet olduğu inancımızı daima koruma ettik, lakin daima hayal kırıklığına uğradık. 28 Şubat’ın darbe ile ilgisi olmadığını, “İddianame”nin yalnızca sanıkları hatalı çıkarmak üzere kin, nefret ve husumetle hazırlanmış bir kumpas çalışması olduğunu ve TSK mensuplarına yönelik bütün başka kumpas davalardakilere çok misal sahteliklerle kurgulandığını, münasebetiyle her halükârda yargıçların bu hukuk rezaletlerini göreceklerini sandık. Fakat yanıldık. Başlangıçta da söylüyorduk, lakin bugün artık bu davanın bir siyasi dava olduğuna, yargının siyaset eliyle bir intikam aracı olarak kullanıldığına tereddüdümüz kalmadı.
Yüce Türk Milleti ve Kıymetli Katılanlar;
Herkes şunu biliyor: Merhum Erbakan yaşadığı surece hiçbir vakit bir askerî darbe ile devrildiğini söylememiş, darbeyi ima dahi etmemiştir. Birebir halde, devam eden yargılamalar sırasında şahit olarak gelip dinlenen hiçbir hükûmet yetkilisi o süreçte baskı, cebir ve şiddete maruz kaldıklarına ait tek bir kelam etmemiş, tersine cebir ve şiddeti reddetmişlerdir. Bu gerçeklere karşın şu anda yaşları 74 ile 90 ortasında olan 13 insan Erbakan Hükûmetini devirdikleri gerekçesiyle demir parmaklıklar gerisinde ömür tüketiyor. Ülkenin rejimini kendi ideolojik algılarına nazaran şekillendirmek isteyen çevreler 28 Şubat sürecini topluma bir “askerî darbe” olarak empoze etmekte ve bunun propagandası üzerinden siyasî rant elde etmeyi hedeflemektedirler.
Yaş ortalaması 80’in üzerinde olan ve her biri başka sıhhat sorunu yaşayan insanların kumpaslarla cezaevinde olması öncelikle ömür hakkının ihlalidir. Bizler tam 1 yıldır Anayasa Mahkemesi’nin bu belgeyi ele almasını bekliyoruz. Memleketler arası ceza normlarına nazaran de sanıkların yaşları nedeniyle bu davaya ait itirazların bir an evvel ele alınması gerekmektedir. Lakin anlaşılan o ki, içerideki insanların ölmeleri ya da en azından kendini ve etrafını tanıyamayacak kadar kötürüm olmaları beklenmektedir.
“TALEBİMİZ AYM’NİN BİR AN EVVEL BELGEYİ ELE ALMASI”
Bizler buraya AYM’nin lehimize bir karar vermesini sağlamak için toplanmadık. Talebimiz, AYM’nin bir an evvel hak ihlali konusundaki ferdî başvurularımıza bir karşılık vermesi ve belgeyi ele almasıdır. Aslında inanıyoruz ki, belgeyi açtıklarında, hukuk tarihimize kara bir leke olarak geçeceğinden kuşku duymadığımız 28 Şubat Davasındaki bütün hukuk garabetlerini görecek ve verilen kararlara kendileri de şaşıracaklardır. (Tabii şayet görmek isterlerse…)
Son kelam olarak; bizler ölümlere yanlışsız giden haksız bir infaz sürecini kamuoyuyla paylaşmak üzere burada toplandık. Bu sesin duyulmasına verdiğiniz katkı nedeniyle hepinize tekrar minnet ve şükranlarımızı sunuyor, Anayasa Mahkemesi’nin de bu sese kulak verip bir an evvel gereğini yapmasını diliyoruz.”